Üç ay onceden..
Bu haber 14 Kasım 2022 - 19:33 'de eklendi ve 261 views kez görüntülendi.
-
-
Nasıl Olacak sorusuna ışık tutan yanıtlar…Peki, ölüm hakkında ne biliyorsunuz? Ölüm anının ve son nefesin nasıl olacağına ışık tutan ayet ve hadisleri istifadeniz için bir araya getirdik…okumak icin fotoya dokunun
-
-
İşte ayrıntılar.. DETAYLAR aslabiriniz ölmeyi istemesin. Ölüm kendiliğinden gelmeden önce de öleyim diye dua etmesin. İnsan ölünce hiçbir iyilik yapması imkansız. Mü’minin hayatta kalması iyiliklerini çoğaltır.” (Müslim, Zikir 13. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 1) PEYGAMBER -sallâllâhu aleyhi ve sellem- EFENDİMİZİN ÖLÜM ANI Hazret-i Âişe ve Hazret-i Ali -radıyallâhu anhümâ-‘dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz’in vefâtına üç gün kala Cenâb-ı Hak her gün Cebrâil -aleyhisselâm-‘ı göndererek Rasûlü’nün hatırını sormuştu. Son gün olunca Cebrâil -aleyhisselâm- bu sefer yanında ölüm meleği Azrâil de bulunduğu hâlde geldi. Cebrâil -aleyhisselâm-: “–Ey Allâh’ın Rasûlü! Ölüm meleği senin yanına girmek için izin istiyor! Hâlbuki o, Sen’den önce aslabir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istememiştir! Sen’den sonra da aslabir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istemeyecektir! Kendisine izin veriniz!” dedi. Ölüm meleği içeri girip Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-‘ın önünde durdu ve: “–Yâ Rasûlallâh! Yüce Allâh beni Sana gönderdi ve Sen’in her emrine itaat etmemi bana emretti! Sen istersen rûhunu alacağım! İstersen, rûhunu sana bırakacağım!” dedi. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “–Ey ölüm meleği! Sen (hakikaten) bu şekilde yapacak mısın?” diye sordu. Azrâil -aleyhisselâm-: “–Ben, emredeceğin her hususta sana itaatla emrolundum!” dedi.Cebrâil -aleyhisselâm-: “–Ey Ahmed! Yüce Allâh seni özlüyor!” dedi. Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-: “–Allâh katında olan, daha hayırlı ve daha devamlıdır. Ey ölüm meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir! Rûhumu, canımı al!” buyurdu. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, yanındaki su kabına iki elini batırıp ıslak ellerini yüzüne sürdü ve: “–Lâ ilâhe illallâh! Ölümün, akılları başlardan gideren ıztırap ve şiddetleri var!” buyurduktan sonra, elini kaldırdı, gözlerini evin tavanına dikti ve: “–Ey Allâh’ım! Refik-ı A’lâ, Refîk-ı A’lâ (yâni yüce arkadaş, yüce arkadaş)!..” diye diye Rabb’ine duyduğu aşk ve iştiyâkın tezâhürü olan nice ulvî hâtıralarla dolu bir ömrü ardında bırakarak bu fânî âlemden hakîkî âleme hicret etti. (Bkz. İbn-i Sa’d, II, 229, 259; Belâzûrî, Ensâbu’l-Eşrâf, I, 565; Ahmed, VI, 89.) ÖLECEĞİNİ ANLAYAN KİMSENİN YAPACAĞI yakarma Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in bana yaslanarak: -“allahım, beni bağışla, bana merhamet et ve beni refîk-i a’laya ilet!” diye yakarma ettiğini duydum. (Buhârî, Merdâ 19, Fezâilüs-sahâbe 5, Megâzî 83,84, Rikâk 42, Daavât 28; Müslim, Selâm 46, Fezâilu’s-sahâbe 85, 87. Ek olarak bk. Tirmizî, Daavât 76; İbni Mâce, Cenâiz 64.) yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i, ölüm döşeğinde, yanıbaşındaki su kabına elini daldırıp yüzüne sürerken gördüm. O, böyle yapıyor sonra da “allah’ım ölümün şiddet ve sorunlarına karşı bana yardım et” diye yakarma ediyordu. (Tirmizî, Cenâiz 7. Ek olarak bk. İbni Mâce, Cenâiz 64) PEYGAMBERİMİZ’İN VEFATI ÖNCESİNDE YAPTIĞI yakarma Hz. Âişe vâlidemizin rivayet ettiği bu iki hadiste, sevgili Peygamberimiz’in vefatı öncesinde ne meydana getirdiğinı, iyi mi yakarış ettiğini görmekteyiz. Hayatından ümit kesen, artık ölmek üzere olduğunu anlayan müslümanların o anda nasıl yakarma etmesi icap ettiğini, yegâne örnek ve önderimiz Peygamber Efendimiz’den görüp öğrenmekteyiz. Birinci hadise göre Efendimiz, Hz. Âişe’ye yaslanmış oluğu biçimde, allah Teâlâ’dan mağfiret ve rahmet dilemiştir. Gecmişi ve geleceği kendisine bağışlanmış olan Efendimiz’in bu duası, herhalde herşeyden önce ümmetini eğitmek içindir. Bu nâzik ve krıtik anda, gaflete düşmeyip allah’tan mağfiret ve rahmet dilemek gerektiğine işaret etmektedir. Çünkü bu durum hakkaten göç hâli ve ölüm anıdır. O anda bile allah’ın kulu bulunduğunu algı edip O’na müracaatta bulunmak, herhalde yapılabilecek işlerin en isabetlisidir. Efendimiz bu duasında “allah’ım beni refîk-i a’lâya ilet” niyâzında bulunmuştur. Refîk kelimesi hem tekil hem çoğul olarak kullanılmakta, böylece hem dost, arkadaş, bununla beraber arkadaşlar, dostlar anlamına gelmektedir. Kelimeyi çoğul anlamında alırsak Resül-i Ekrem Efendimiz, bu duasıyla kendisinden önceki peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihlere alınmasını istemiş olur. Nitekim bu sayılan kimseler hakkında allah Teâlâ “Onlar ne güzel refiktirler” [Nisâ sûresi (4), 69] buyurmuştur. Bu takdirde mâna “beni güzel dostlara ilet” demek olur. Gene bir peygamber olan Hz. Yûsuf da “beni sâlihlere ilhak et!” [Yusuf sûresi (12), 101] diye yakarma etmiştir. Şayet refîk kelimesi tekil olarak değerlendirilir ve “er-Refîk”in tanrı Teâlâ’nın güzel isimlerinden olduğu da dikkate alınırsa, Hz. Peygamber’in, kadri yüce mevlâya kavuşmak istediği anlaşılır. Bu takdirde mâna ” Beni Yüce arkadaş’a kavuştur” demek olur. İkinci hadiste, Peygamber Efendimiz’in, çektiği ıstırabı hafifletmek için kutsal elini suya değdirip o güzel yüzüne sürdüğünü ve ayrıca “Bana ölüm anının şiddet ve sorunlarına karşı yardım et” diye allah Teâlâ’ya yakarış ettiğini görüyoruz. “Sekerât-ı mevt”, ölümün sıkıntıları, şiddeti anlama gelir. Efendimiz’in bu duasından örnek alınarak çoğu zaman dualarımızda hep “sekerât-ı mevt”i kolay kılması için Rabbimiz’e yakarış etmeliyiz. Bu dua, her süre olduğu şeklinde, ölmek üzere iken de yapılmalıdır. HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ Ölmek üzere olanların yapacakları dualar vardır. Hz. Peygamber, bir insan ve peygamber olarak, ölüm anında yapılacak duaların ve söylenecek sözlerin örneğini vermiştir. Ölüm herkesin başındadır. Ölüm hâlinin sıkıntıları herkes için geçerli olduğuna nazaran, o sıkıntılardan allah’a sığınmak gerekir GÖNÜL EHLİNİN ÖLÜM ANI İLE İLGİLİ SÖZLERİ Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle buyurmuştur: “İki gün ve iki gece vardır ki mahlûkat, onlar gibisini asla duymamış ve görmemiştir: Gecelerin birincisi, kabir ehliyle kalmış olduğun ilk gecedir. Daha önce onlarla hiç kalmamıştın. İkincisi, sabahı kıyâmet olan gecedir ki artık gecesi olmayan bigün başlayacaktır. En dehşetli iki güne ulaşınca, birincisi, tanrı Teâlâ’dan bir habercinin gelip O’nun senden râzı olup olmadığını, senin cennete veya cehenneme gideceğini bildirdiği gündür. İkinci gün de, amel defterinin sağ veya sol tarafından verilerek Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna çıkarılacağın gündür.” (Bkz. Ebu’l-Ferec Abdurrahmân, Ehvâlü’l-Kubûr, s. 156; İbnü’l-Cezerî, ez-Zehrü’l-Fâih, s. 77) İnsan için en büyük imtihan ve en dehşetli belâ, ölümdür. Ama ondan daha kötü olanı, ölümden habersiz yaşamak, onu hatırdan uzak tutmak ve Hakk’a lâyık ameller işleyememektir. Akıllı insana ihtiyaç duyulan, ölüm gelmeden evvel ona hazırlanmak ve nefsini kötü ahlâktan temizlemektir. Şeyh Sâdî şöyle der: “Ey kardeş, nihayetinde toprak olacaksın! Toprak olmadan toprak benzer biçimde mütevâzı olmaya bak!” Hazret-i Ömer (r.A) da şöyle buyurmuştur: “Hesâba çekilmeden evvel kendinizi hesâba çekiniz. En büyük arz (allah Teâlâ’nın huzûruna çıkarılıp O’na arz edileceğiniz gün) için (sâlih ve güzel amellerle) süsleniniz! Şüphesiz dünyadayken nefsini hesâba çeken kimse için kıyâmet günündeki hesap hafifçe olacaktır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459) Fânî vücûdumuz kabre defnedilirken evlâdımız ve malımız geride duracak. Bizler sadece amellerimizle toprağın sînesine gömüleceğiz. Orada kefenlerimizle birlikte bedenlerimiz de toprak olacak. Geriye bizimle beraber bir tek amel-i sâlihlerimiz kalacak. İmâm Gazâlî Hazretleri şöyle buyurur: “Ölüm anında kişiyle birlikte ancak üç husûsiyeti kalır: 1) Kalp temizliği, yani kalbin dünya kirlerinden arınmış olması. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “(Nefsini fenalüklerden) arındıran kurtuluşa ermiştir.” (eş-Şems, 9) 2) Allâh’ın zikriyle ünsiyeti. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “…Bilesiniz ki, kalpler ancak Allâh’ın zikriyle huzur bulur.” (er-Ra’d, 28) 3) tanrı için muhabbet beslemesi. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana tâbî olunuz ki allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Tanrı Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” (Âl-i İmrân, 31) Kalp temizliği, ancak mârifetle doğrusu allah Teâlâ’yı kalpte tanımakla mümkündür. Mârifet de devamlı zikir ve tefekkürle meşgul olma neticesinde elde edilebilir. İşte bu üç ödat, kurtarıcı vasıflardır.” (Rûhu’l-Beyân, XI, 274) Eğer insan, “yarın” için lüzumlu hazırlığı yapabilirse, ölümü güzelleşmeye başlar. Artık o birey ölümden korkmaz. Nitekim Bişr bin Hâris Hazretleri şöyle der: “Allâh’a itaat eden bir kişi için kabir ne güzel bir menzildir.” Hazret-i Mevlânâ da ne güzel söyler: “Oğul, herkesin ölümü kendi rengindedir, insanı Allâh’a kavuşturduğunu düşünmeden ölümden nefret edenlere ve ölüme düşman olanlara, ölüm korkunç bir düşman gibi görünür. Ölüme dost olanların karşısına da dost gibi çıkar. Ey ölümden korkup kaçan can! İşin aslını, sözün doğrusunu istersen, sen aslen ölümden korkmuyorsun, sen kendinden korkuyorsun. Çünkü ölüm aynasında görüp ürktüğün, ölümün çehresi değil, senin kendi çirkin yüzündür. Senin rûhun bir ağaca benzer. Ölüm ise, o ağacın yaprağıdır. Her yaprak, ağacın cinsine göredir…” ÖLÜMÜN SEKERÂTI (ZORLUKLARI) NELERDİR? BİLİMSEL OLARAK YAPILAN AÇIKLAMALARDA İSE… seyahat BAŞLIYOR: ÖLÜME 1 – 3 AY KALA NELER OLUYOR? Birisi ölümün yaklaştığını fark etmeye ve onu kabul etmeye başladığı süre çevresinden çekilmeye başlar. Dünyadan ve dünyanın içindekilerden ayrılma sürecini başlatır. Dostlarının, komşularının ve hatta aile üyelerinin bile ziyaretini geri çevirebilir. Ziyaretleri kabul ettikleri zaman etkileşimde zorlanabilir ve bundan hoşlanmayabilirler. Kendi hayatları hakkında düşünüp taşınırlar ve anıları ziyaret edip dururlar. Iyi mi bir yaşam yaşadıklarını değerlendirebilir ve pişmanlıklarını düşünürler. Ölmek üzere olan kişilerin iştahı azalır, kilo verirler. Beden yavaşlamaya başlar ve daha önce olduğu gibi yiyeceklerden enerji almaya gerekseme duymaz. Bir zamanlar çok keyif aldığı şeyler ona artık cazip gelmez, tek istediği şey uyumaktır… Değişen vücut kimyası hafif bir his üretir. Onlar ne aç ne de susuzdur, yemek yemediklerinde acı çekmezler. Ve bu başladıkları yolculuğun beklenen bir parçasıdır. ÖLÜME 1 – 2 HAFTA KALA NELER OLUR? Bu seyahat sırasında kişiler genel anlamda uyurlar. Kişilerde oryantasyon bozukluğu sık görülür ve algılar değişebilir. Kişi gizli düşman korkusu veya yenilmeme duygusu şeklinde hezeyanlar yaşayabilir. Halüsinasyonlar görebilir, kimi zaman orada olmayan insanlarla mevzuşabilirler. Mevzuşulan fert genel anlamda ölmüş insanlar olur. Hayat ile gelecek arasındaki perde kalkmıştır. Kişide ajitasyon görülür, hareketleri amaçsızdır ve ötekiler için aslabir anlam ifade etmiyor olabilir. Çünkü gittikçe bu dünyadan uzaklaşıyorlardır. FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER Vücut daha zor bir halde kendini koruma altına alır. Vücutta bu süre zarfında bazı işaretler görülür: * Vücut sıcaklığı düşüktür. * Kan basıncı düşüktür. * Nabız düzensizdir; yavaştır veya hızlıdır .
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER