KPSS Ders Notu

İslam Dünyası ve Türklerin Anadoluya Girişi

İslam Dünyası ve Türklerin Anadoluya Girişi
Bu haber 29 Temmuz 2020 - 11:26 'de eklendi ve 441 views kez görüntülendi.

750 yılında Abbasi halifesinin iş başına gelmesi, İslamiyetin hakimiyeti altındaki toprakları yönetmesini tam bir şekilde çözülmemiştir. İspanya’daki yönetim hiç bir zaman Abbasi yönetimini tanımamıştır. Emevi hanedanından bir hükümdarın yönetimini tercih etmişlerdir. Mağrib ve Fas’ta 8. yüzyılın sonunda yerel hanedanlar işbaşına gelmiştir. 762 yılında başkent Şam’dan Bağdat’a geçer. İslam bilginlerinin düşünceleri 9. yüzyıldan itibaren Arap kökenli olmayan bilgi hazinelerini özümlenmesiyle yeni bir şekle girmiştir. Memun döneminde (813-833) halifenin siyasi etkisi bu ilmi zayıflamıştır. Harun er-Reşid öldüğü zaman ülke iki oğlu tarafından pay edilmiştir. 820’de Memun ağabeyinin halifelik konumunu gasbetmiş prensliği olan Horasan’ı generali Tahir’e vermiştir .

Bağdat‘ta ise el-Memundan sonra hükümdar -olan kardeşi el-Mutasım, Türkler’den meydana gelen bir hassa birliği kurmuştur. Tahiri sülalesinin yerine Horasan’da 872 yılında Seffariler hanedanı iş başına geçmiştir. Seffariler İran’ı istila ederek Bağdat tehdit altına almaya başlamışlardır, ancak onlarda türeyen ve zamanla bir devlet olan Samaniler’in karşı koymalarıyla yenilmişlerdir. Samaniler İran kökenli oldukları için Arapça’nın yanında kendi yerel dillerini ve edebiyatlarını geliştirmişlerdir. İbni Sina, Samaniler’in Buhara’daki kütüphanelerinden faydalanmıştır. Bu bölümler İslam dünyasında halifenin otoritesinin zayıflamasını yol açmıştır. 10. yüzyılda 2 halifenin ortaya çıkmasıyla birlikte Samaniler güçlenmiştir.

Kuzey Afrika‘da ortaya çıkan Fatimi halifesi el-Mehdi kısa sürede devletin sınırlarını genişletmiştir. Bu devletler başkentini Kayrun’dan Kahire’ye taşıyarak 200 yıl boyunca en güçlü İslam devleti durumuna gelmiştir. Bunlar kendilerinden önce bölgede hükümranlık kuran Ağlabi hanedanından güçlü bir donanma miras almışlardı. Bu da onların Akdeniz’de gücünü artırmıştır. 877’de bunlara karşı halifenin Mısır’a gönderdiği Ahmet b.Tolon isyan ederek burada bir devlet kurmuş ve gücünü Suriye’ye kadar yaymıştır. Mekke ve Medine kentlerini eline geçiren Muhammed b. Tuğcu bölgenin hakimi olmuştur .‘Mısır’ı hareketleri için bir üs olarak gören Fatimiler Ihşidileri yenerek ellerine geçirmişlerdir, ancak Fatimiler ve Abbasiler Türkler’i ve zencileri asker olarak aldıkları için uzun süre hakimiyetlerini bu paralı askerlere dayandırmışlardır. 962 yılında Samani yönetiminin Horasan valisi olan Alptekin yönetimi Afganistan’ı alarak Hindistan’a kadar genişletmiştir. Pencab’a kadar almış Gazne kendini kendine başkent yapmıştır. 945 yılında Büveyhoğulları İran’da oluşturdukları güçlerini Bağdat’a yöneltmişler ve halifenin kontrolünü elinde bulundurmuşlardır.

Büveyhoğulları’nın Bağdat’ı işgallerinden kısa bir süre sonra doğudan gelen Selçuklu Türkleri bölgeyi fethetmişlerdir. 1037’de Selçuklu komutanı Tuğrul Bey, Horasan’daki Nişapur’u fethetmiştir. Tuğrul Bey ve adamları halifeyi Büveyhoğulları’ndan kurtarmışlardır. Bu dönemden sonra İslamiyetin siyasi canlanmasını Türkler sağlamıştır. Suriye ve Arabistan’daki kutsal toprakları Şii Fatimi devleti elinden almışlar ve İslâm dünyasının yönetiminde söz sahibi olmuşlardı. Arap ve Türkleri İslam kardeşliği çatısı altında toplamıştır.

Tuğrul Bey ölünce yerine yeğeni Alparslan Selçuklu devletinin başına geçti.
Sultan Alparslan 1065 yılında Ami krallığını Selçuklu topraklarına kattı. Tanpon durumundaki Ani krallığı ortadan kaldırılınca Selçuklu Ordusu doğrudan Bizans topraklarına saldırdı. Bizans Balkanlardaki Türk tehlikesinden Oğuzların bir hastalık sonucu telefinden dolayı kurtulmuştu. Hunlardan itibaren 500 yılı aşkın Türk akınlarına sahne olan Bizans Devleti tam kurtuluş sevinci yaşarken bu kez doğudan yeni bir Türk dalgası Oğuzların kardeşi Selçuklu Oğuzları tarafından sıkıştırılıyordu.

1067 yılında Çukurova’ya kadar ilerleyen Selçuklu ordusu Kayseri’yi fethetmişti. Aynı yıl içinde X. Konstantinos Dukas ölmüş, imparatoriçe Eudokia Kapadokyalı bir asilzade komutan olan Romano Diogenes ile evlenmişti. R. Diogenes 1 Ocak 1068 yılında imparator ilan edildi. İmparator Diogenes ilk önce Batıda bulunan Peçeneklere karşı bir sefer düzenledi. Peçenekleri kontrol altına aldıktan sonra Peçenek, Oğuz ve Normanlar’dan oluşan paralı bir ordu ile doğuya yöneldi.

Malazgirt ovasında Bizanslılar ile Selçuklu ordusu karşı karşıya geldi. Sultan Alparslan’ın komutasındaki Selçuklu ordusu 26 Ağustos 1071 yılındaki meydan savasında Bizans ordusunu imha ederek bozguna uğrattı. Savaş esnasında Romanos Diogenes esir edildi. Selçuklularla yaptığı bir antlaşma sonucunda serbest bırakıldı. Ancak İstanbul’daki muhalif grup gözlerine mil çektirdi ve kısa bir süre sonra öldü. Bizans Selçuklularla yapılan antlaşmaya Romanos Diogenes’in imparatorluğunu tanımayarak reddetmiş oluyordu. Bu yüzden Selçukluların bizans’a saldırıları devam etmiş ve kısa bir süre sonra Selçuklu orduları Ege kıyılarına ve hatta İstanbul boğazına kadar uzanmıştı.

POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER