Hz İsa (a.s) ve yılan hikâyesi
Bu haber 14 Ocak 2023 - 14:17 'de eklendi ve 329 views kez görüntülendi.
-
-
İsa (a.s.) bir gün bir köye uğrar. Köyde bir elbise boyacısı vardır ki, bütün köylüler ondan şikâyetçidirler. Çünkü boyacı elbiseleri boyamak için bir yandan sularını kesmekte, bir yandan da boyalarla suyu kirletmektedir.
Köylüler toplanarak hep birden boyacıyı İsa (a.s.)’a şikâyet ederler:
– “Ey İsa! Bu adama öyle bir beddua edin ki gidişi olsun, fakat bir daha dönüşü olmasın.” Bunun üzerine İsa Peygamber de şöyle dua eder: (HABERİN DEVAMINI GÖRMEK İÇİN FOTOĞRAFA TIKLAYINIZ)
-
-
– “Allah’ım! O adama öyle siyah bir yılan musallat et ki, onu sokup öldürsün. Bir daha da gelmek nasip olmasın.” Boyacı her zamanki gibi yine yanına üç ekmek alarak suyun kenarına gider ve elbiseleri boyamaya koyulur. Tam bu sırada yanında bir abid (kendisini Allah’a ibadete adayan bir kimse) beliriverir. Abid oradaki dağlardan birinde ibadetle meşgul olmaktadır. Boyacıya selam vererek ona,
– “Yanında yiyecek içecek bir şeyin var mı? Şu kadar zamandır ağzıma bir lokma ekmek bile koymadım. Kendisini görsem veya koklasam yine bana yetecek” diye çok aç olduğunu bildirdi.
(HABERİN DEVAMINI GÖRMEK İÇİN FOTOĞRAFA TIKLAYINIZ)
-
-
Boyacı hemen elini çantasına atar ve bir ekmek çıkararak abide uzatır. Abid, – “Ey boyacı!” der. Allah (c.c.) senin günahlarını affetsin, kalbini günahlardan arındırsın.”
Boyacı ikinci ekmeği de uzatınca abid, – “Ey boyacı, Allah geçmiş ve gelecek günahlarını affetsin” der.
Bu defa da son ekmeğini uzatınca; – “Ey boyacı, Allah (cc) sana Cennette bir köşk nasip etsin” diye hayır duada bulunur.
Akşam olunca boyacı köye döner. Köylüler şaşkın şaşkın kendisini süzmekte ve neden ölmediğine hiçbir mana verememektedirler. Kesin olarak inanmaktadırlar ki, Allah yolunun temsilcisi olan bir Peygamberin bedduası muhakkak ki yerini bulmalıdır. İşte bu düşünceler altında köylüler toplanarak hep birden yine İsa (a.s.)’ın huzuruna varırlar. Durumu kendisine bildirince O da:
– “Çağırın onu bana” der. Çağırırlar, boyacı da gelir, İsa Peygamber kendisine şunu sorar: – “Ey boyacı, anlat bakalım bugün ne iyilik yaptın?”
Boyacı, su başında bir abide rastladığını, ona ekmeklerini verdiğini, her bir ekmek verişinde de ayrı ayrı duasını aldığını bir bir ortaya döker.
Durumu anlayan İsa Peygamber bu defa çantasını getirip açmasını söyler. Adam da çantasını getirerek açar. Bir de bakarlar ki çantanın içinde simsiyah bir yılan yatıyor. Herkes hayretle bakakalır.
İsa (a.s.) yılana yaklaşarak: -“Ey siyah yılan!” der. “Anlat bakalım, neden bu adamı sokup öldürmedin?”
Yılan derin bir mahcubiyet içinde şöyle cevap verir:
“Ey Allah’ın Peygamberi! Dağdan birisi indi, ekmek istedi, boyacı da bütün ekmeklerini vererek onun karnını doyurdu. Karnı doyan adam boyacıya art arda üç hayır duada bulundu ki sormayın. Bir melek ayakta durarak devamlı “amin (kabul et ya Rabbi!)” diye yalvarıp yakardı.
(HABERİN DEVAMINI GÖRMEK İÇİN FOTOĞRAFA TIKLAYINIZ)
-
-
İşte o sırada Allah c.c. bir melek göndererek demirden bir gemle benim ağzımı gemletti, ben de boyacıyı sokup öldüremedim.
İsa (a.s) sonunda boyacıya müjdeyi vererek şu tavsiyede bulunur: “Ey boyacı! Bundan böyle kendine yeni bir iş tut. Şüphesiz ki Allah c.c. seni affetti.”
Hayırlı ve sağlık günler…
Padişah, bir gece rüyasında tüm dişlerinin döküldüğünü, yemek bile yiyemez hale geldiğini görür. Sıkıntı içinde uyanır. Vezirini çağırıp sarayın rüya tabircisinin hemen huzuruna getirilmesini buyurur. Uyku sersemi tabircibaşı yanına gelince, padişah düşünü anlatıp sorar:
“Tabircibaşı, bu rüya hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir, hele bir söyle.”
Tabircibaşı biraz düşünür; sonra utana sıkıla:
“Şerdir, Padişahım” der.
“Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki, tüm yakınlarınızın gözlerinizin önünde birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz.”
Bir an sessizlik olur; ardından padişah kükrer:
“Tez atın şunu zindana, felaket habercisi olmak neymiş öğrensin!”
Tabircibaşı, yaka paça götürülüp zindana atılır.
Padişah bir başka tabircinin bulunmasını emreder. Huzura getirilen ikinci tabirciye de rüyasını anlatıp sorar:
“Hayır mıdır, şer midir?” der.
İkinci tabirci de önce biraz düşünür; ama sonra yüzü aydınlanır:
“Hayırdır, Padişahım!” der. “Bu rüya, tüm yakınlarınızdan daha uzun yaşayacağınızı gösterir. Daha nice seneler boyu ülkenizi yönetebileceksiniz.”
Padişah, ağzı kulaklarında buyurur:
“Bu tabirciye iki kese altın verin!”
Başından sonuna durumu izleyenler, tabirciye sorar:
“Aslında sen de tabircibaşı da aynı şeyi söylediniz. Neden onu cezalandırdı da seni ödüllendirdi?”
Tabirci güler:
Elbette aynı şeyi söyledik; ama önemli olan,
Kime NE söylediğin değil, NASIL söylediğindir.?