Eşi Çok Kıskanç Biriydi!!!
Bu haber 07 Ağustos 2023 - 17:13 'de eklendi ve 286 views kez görüntülendi.
-
-
Adam hanımını derin bir şekilde çok seviyordu, fakat aynı zamanda onu oldukça da bir o kadar kıskanıyordu. İş yerindeki öğle yemeklerine rağmen, her gün uzun yolu evine gidip eşiyle birlikte yemek yemeyi tercih ediyordu. Kadın, sadece yemek yemek için eve geldiğini düşünüyordu. Ancak gerçekte olanı bilmiyordu: Adam, eşini kontrol ediyordu. Bu gizli kontrol altında, her öğle birlikte yemek yiyorlardı. Bir süre boyunca bu durum devam etti. Fakat bir gün, adam eve döndüğünde eşini bulamadı. Kapıyı açıp seslendi, fakat cevap alamadı. Evin her köşesini aradı, kadını bulamadı. Hemen telefonuna sarıldı, ancak kadının telefonu kapalıydı. Endişelenmeye başladı ve içinde korku belirdi. “Kesin aldatıyor beni” diye düşündü. Tüm tanıdıklarını aradı, ailesi, arkadaşları, komşuları, hiç kimse kadını görmemişti. Saatler geçti, kadından hala haber yoktu. Akşam geldiğinde, adam umutsuz bir şekilde evin içinde dolaşıyordu. Ertesi sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, adam kararını verdi: Boşanacaktı. Hemen avukat arkadaşına gitti ve boşanma davası açtırdı. Adam için her şey bitmişti, eşi onu kesinlikle aldattı ve dönmesine hiçbir neden yoktu. Eve döndüğünde, eşine ait olan her şeyi atarak, resimleri yırtarak, elbiselerini yakarak ve takıları eskiciye vererek temizledi. Sadece bir Sevgililer Günü kartı kalmıştı geriye. Kartın üzerinde “Hep seninim… hep senin kalacağım…” yazıyordu. Adam kartı duvara bakarak astı, uzun uzun kartı inceledi. Bir yandan içki kadehini sıkıca tutuyordu, ancak farkında bile değildi. Elleri yara içindeydi ama onun umurunda değildi. Telefonun çaldığını duyduğunda ancak acıyı hissetti ve ellerinin yara içinde olduğunu fark etti. Telefonu açtı…Devamı İçin Görsele D’oku’nun
-
-
ADAM: Buyurun dedi. TELEFONDAKİ: günaydın efendim, …….. Bey’in evini mi? ADAM: Evet, benim. TELEFONDAKİ: Ben ……….. Hastanesi’nden arıyorum. İki gün önce yaralı bir karı getirdiler, bugün kendine gelebildi. Sizin isminizi öğrenebildik, derhal gelme imkânınız var mı? Adam, bu beklenmedik telefonun şokunu yaşadı ve donakaldı. Kulaklarına inanamıyordu. “mutlaka sevgilisi hücum etmiştır,” diye düşündü derhal. Gitmekle gitmemek arasında bocaladı. Sonucunda içindeki öfke ve kırgınlık, “Yüzüne tükürmeliyim” düşüncesiyle galip geldi. Ansızın fırlayıp sokağa çıktı, adımlarını duyabiliyordu, hızla koşuyordu. Nefesi tıkanmıştı, ama hızını kesmedi. Hastaneye vardığında, endişe ve telaş içindeydi. Danışmadan, eşinin kaldığı odanın numarasını öğrendi. Kapıya ulaştığında, kararını vermişti. İçeri girdiğinde doktorları gördü. Kendisini tanıttı ve eşini görmek istediğini söylemiş oldu. Sadece doktorlardan biri başını öne eğdi ve içten bir şekilde, “Üzgünüz, eşinizi kurtaramadık,” dedi. Adam, aldatılmışlıkla mı, yoksa sevdiği hanımı kaybetmenin acısıyla mı, bilemiyerek eşinin yüzüne bakmaktan kaçındı. Cenaze işlemlerini bile, eşinin ailesine bırakarak adım adım geri çekildi. Aradan on gün geçmişti ve adam iyice yıpranmış, içten içe çökmüş bir haldeydi. Adeta yaşamdan elini eteğini çekmişti. Devamlı olarak duvarda aslolanı duran o sevgililer günü kartına bakıyordu. Bu sırada kapı çaldı. Kapının önüne genç bir kurye çıktı ve büyük bir paket bıraktı. Gülümseyerek, “Doğum gününüz kutlu olsun efendim. Eşiniz, 10 gün önce sizin için bu hediyeyi ayırttı ve bugün teslim etmemizi istedi,” dedi. “Çok şanslısınız beyefendi,” dedi ve çıkıp gitti. Adam ne yapacağını bilemiyordu. Kutuyu titreyen elleriyle açtı. Üstte bir kazak vardı. Kağıdı okudu: “Bu kazak hoşuna gitmişti, fakat bana bir giysi almak için vazgeçmiştin. Güle güle kullan aşkım.” Bir de öteki paket vardı kutuda, açtı. Saatti. Yine bir not düştü gaslıne: “Eve geldiğin zamanlar, geç kaldığın her an sanki ölüme meydan okuyordum. ümit ederim artık geç kalmazsın.” En altta bir kart daha buldu. Üzerinde sanki geleceği görmüşçesine yazılmıştı: “belki son olacak, kim bilir hep yanımda olacak; her vakit birlikte kutlayacağız.” “Nice yıllara bizimle,” genç hanım, eşine özel seçtiği hediyeleri, doğum günü için mağazaya bırakmıştı. Dönüş yolunda telefonunun şarjı bitmişti ve telefon kapalıydı. Diğer tarafta bulunan kulübeden eşini aramayı düşündü, böylece merak etmeyecekti; ancak hızla gelen arabayı fark edemedi. En zorluk derecesi yüksek şey, kafamızdaki önyargıları yıkmaktır.