Elinde bulunan not ile birlikte!!!
Bu haber 16 Şubat 2023 - 1:20 'de eklendi ve 213 views kez görüntülendi.
-
-
7 yaşlarında bir çocuk ne anası ne babası ne de arkadaşlarından sevgi gördü… İşte yaşadıklarını hiç kimseye anlatamayan altın kalpli bir ufak çocuğun hikayesi..7 yaşındaki bir çocuğun ailesinden gördüğü şid-det ve arkadaşları tarafınca dışlanmasının ona yansıttığı acının hikayesi… ufak çocuk bir gün yine ailesinden şid-det gördü ve tek başına hastaneye gitti. Bundan sonrasına yürek dayanmaz….Detaylar Haberin detayındadır… HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN GÖRSELE DO/KUNUNUZ
-
-
7 yaşlarında bir çocuk ne anası ne babası ne de arkadaşlarından sevgi gördü… İşte yaşadıklarını kimseye anlatamayan altın kalpli bir ufak çocuğun hikayesi; Adım Ivan ve 7 yaşındayım. Annemi ve babamı çok sevsem de onlardan korkuyorum. Beni hep dövüyorlar. Nedenini ise bilmiyorum. Bu sabah uyanıp okula gittim. İyi bir öğrenciyim ve öğretmenlerim beni seviyor. Derslik dostlarımı da seviyorum fakat hiç dostum yok. Bundan dolayı teneffüslerde hep sınıfta kalıyorum. Kimse benimle oynamak istemiyor. Arkadaş edinmeye çalıştım fakat benim kirli olduğumu söyleyip arkadaş olmak istemediler. Her gün aynı yırtık pırtık pantolonu, tişörtü ve ayakkabıları giyindiğim için bana gülüyorlar. Bigün okul çıkışı uzun süreden beri orada duran ceketi çaldım. Kimsenin değil gibiydi. Kar yağarken eve gittim. Rüzgâr da esiyordu. Hem kar yağıp bununla beraber rüzgâr eserken yürümek çok zor oluyor. Birden yere düştüm. Biri üzerime atladı ve ‘Seni kimse sevmiyor aptal çocuk!’ dedi. Önce sırtıma sonra da karnıma tekme attı. Sonra beni orada bırakarak kaçtı. Ağladım. Üşüdüğümden yada canım acıdığından değil. Tek bir arkadaşım bile olmadığı için ağladım. Eve gelir gelmez annem saçımdan çekti. “Neredesin sen? Üstün niye kirli? Sana yiyecek falan yok. Odana gir ve ben diyene kadar çıkma” dedi. Annemin söylediği gibi yaptım ve odama gittim. Ertesi gün de odamdan çıkmadım. Hem çok acıktım bununla beraber çok üşüdüm. Notlarım giderek düştü. Babama her haber verdiklerinde beni dövdü. Bir kere öyle dövdü ki işaret parmağımı hareket ettirememeye başladım. Ondan hemen sonra işaret parmağımı hiç hareket ettiremedim ve benimle daha da dalga geçtiler. Aradan uzun süre geçtikten sonra göğsümde ağrı hissetmeye başladım. Annem ve babam canımın acımasını umursamıyorlardı. Akşamları yatağımda uzanırken tek bir şey diliyordum. Canımın yanmamasını istiyordum. Yoksa annem ve babam daha çok kızıyorlardı. Onları hakikaten çok seviyordum. Okulda ertesi gün öğretmenimiz hayalimize ait bir fotoğraf çizmemizi istedi. öteki çocuklar otomobiller, roketler ve oyuncaklar çizdiler. Ben bunları çizmedim. Bunların sevmediğimden değil. Çünkü en çok istediğim şey beni seven bir anne ve babaydı. Ben de bir aile resmi çizdim. Bir anne, bir baba ve bir çocuk. Hep birlikte oyun oynuyorlardı ve çok mutluydular. Çizerken bir yandan da sükunet içinde ağladım. Keşke beni çok seven bir annem ve babam olsaydı. Fotoğraf gösterme sırası bana vardığında herkes güldü. Bana gülenlere şöyle dedim: “En büyük hayalim bir ailem olması.” Kahkahalar daha da arttı. Bense ağlamaya başladım ve şunları söyledim: “Lütfen bana gülmeyin. Bu benim en büyük hayalim. Bana vurabilirsiniz, benden nefret edebilirsiniz fakat yalvarıyorum gülmeyin.” “Tıpkı sizinkiler benzer biçimde bir aile isterim. Sarılan, gülen, okuldan alan ve beni görünce sevinen…Zayıf ve çirkin göründüğümü biliyorum. İskelet şeklinde parmaklarım var. Ama bana gülmeyin.” Öğretmenim gözyaşlarımı silmeye çalıştı. Bazı arkadaşlarım beni anlasa da gülmeye devam ettiler. Bigün sınav neticelarımız açıklanmış olduğunda düşük aldığımı görmüş oldum. Annemin kızacağını biliyordum. Eve gitmekten korkuyorum. Fakat başka nereye gidebilirdim ki? Yavaşça eve doğru yürüsem de varmak istemedim. Annem öfkelendi. Kolumdan tuttu ve yere fırlattı. O sırada bacağımı sandalyeye çarptım. Hemen sonra kafama iki kere vurdu. Yerden kalkamadım. Annem beni orada bıraktı. Geri döndüğünde etrafı toplamamı aksi şekilde babam eve ulaşınca çok kızacağını söylemiş oldu. Anneme, aslabir şey söylememesi için yalvardım. Ama babam çoktan gelmişti. Annem baba düşük nottan bahsedince önce beni hırpaladı sonrasında da çehreıma vurdu. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Hastanede uyandım. Ellerimi hareket ettiremiyordum. Pencereden dışarıya bakıp ağladım. Dışarıda aileler çocuklarıyla beraber oynuyorlar ve gülüyorlardı. Niçin ağlamış olduğımı biliyor musunuz? Annemin bana sarılmış olduğunı bile hatırlamıyorum. Annem de babam da beni dövüyor. Fakat gene de onları seviyorum. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Okulda da çabaladım. Fakat beni bir türlü sevemediler. Bigün yere çay döktüm beni gene dövdüler. Göğsümde ağrı hissettim. Anneme söyledim ama önemsemedi. Hemen sonra tek başıma hastaneye gittim. Beni görmeye gelmediler. Doktor, annemin ve babamın yakında geleceğini söylese de onlar hiç gelmedi. Bekledim ve bekledim… fakat kimse gelmedi. Yine de onları çok seviyorum. Ivan, iki gün sonrasında yaşamını kaybetti. Hekim ise elindeki küçük kâğıtta şunların yazılı bulunduğunu gördü: “Canım annem, canım babam Çirkinim, pisim ve aptalım. Beni sevemediğiniz için çok üzgünüm. Sizi hiç kızdırmak istemedim. Anne senden tek istediğim içten bir kucaklamaydı. Baba seninle ise dışarıya çıkmak, elinden tutmak ve bana şarkı söylemeni istedim. Benden utandığınızı biliyorum. Asla istediğiniz şeklinde bir çocuk olamayacağım.” Ivan’ın kalbi aniden durdu…